Metin Çelik
Post-Apocalyptic, 2017, Tuval üzerine yağlıboya – Kağıt üzerine füzen, 90 x 180 cm – 25 x 50 cm
Önceki yüz yıllardan bugüne kalan en büyük mirasımız ‘rekabetin getirdiği yıkım pratiği’dir. Bunun artık bir kültür haline geldiğini düşünmekteyim. Resimdeki düelloya giren geyiklerin hırsı bize bunu göstermektedir. Bir toprak parçası, bir arzu nesnesi yahut statü, yani elde etmek istediğimiz neyse o olan kafesin esiriyiz. Egemenin, muktedirin savaşında yapay bir kuşuz aynı zamanda… Beraberinde gelen bütün yıkımların da sebebi olan savaşı sürdüreniz. Kafesi bir tac gibi başımıza takıp, gücü elde ettiğimizde bu defa onu başımıza bela edeniz. Toynaklarının altında binlerce ezilen otlarız… Fernand Leger 1. Dünya savaşının ertesinde “Savaşın geldiğini gören olmadı. Saklanmış; kılık değiştirmiş; çömelmiş; toprağın rengine bürünmüş savaş. Kör göz hiçbir şey görmedi.” Sözü ile içinde olduğumuz bu tanıklık mefhumuna işaret ediyordu. Ve bugün görmezden gelinen, artık hepimiz tarafından olağan karşılanan bir şiddet sarmalı içinde, bir yıkımın tanıklığı içindeyiz. Mirasımızı sadece genlerimizle değil, yıktığımız bütün herşeyle aktarıyoruz diğer nesillere…