Serra Behar

İsimsiz, 2016, Ecza Dolabı, tesbihler, 60 x 40 x 15 cm

Belki günlerden son gün, son saatler.

Hazırlıksız yakalandım.

Kimilerinden daha mı şanslıyım?

Ne farkeder. İstikamet aynı.

Daha sakin olabilmemin yolu var mı?

Yalnızım…

İçimdeki çocuk korku çığlıkları atıyor…

Onu nasıl sakinleştireceğimi bilmediğimi fark ediyorum.

Masadaki çanağın içinde koleksiyonunu yaptığım, farklı inançlara ait,

boncuk, boncuk, sıra sıra tesbihler, malalar…

Süs işte!

Hindistan’dan aldığım şu rudrakşa tesbihi mesela;

Tapınakta gördüğüm rahipler takıyordu boyunlarına.

Bulunsun deyip almıştım.

Kilisede yaktığım mumun ardından hani belki tutar ya diye dilek tutmuştum.

Oradan da bir tesbih.

Bulunsun diye.

Bilirim bu topraklarda hep bir ezan kulağımda..

Olur ya birinin arkasından okur gibi mırıldanırım işte…

86’lık 99’luk 105’lik onlardan da var.

Bulunsun diye.

Ve şimdi çanağa bakıyorum boş gözlerle.

Ya benim tapınağım?

Dua da bilmem. Bildiğim sadece iki hece.

En iyisi gözlerimi kapayıp, kendi nefesimi takip etmek.

Birden bir ses;

“Bırak şimdi bütün bunları ve sakinleş. Elini kalbine koy ve sadece hisset…”

Ertesi günü gördüm. Şükrettim. O sese minnet duydum, kendime de.

Tesbihleri, eskiciden aldığım ilk yardım/son yardım dolabına güzelce dizdim,

Bilmediğim dualar eşliğinde

Süs olsun diye…

İnançlılara, inançsızlara selam olsun diye…

2018-08-17T16:25:44+00:00